Belarus’ta Ağustos 2020’de yapılan cumhurbaşkanlığı seçimlerinin gayriresmi sonuçlarına göre Sviatlana Tsikhanouskaya, Aleksandr Lukaşenko’yu net bir şekilde mağlup etmişti. Yükselen destek Tsikhanouskaya’nın zafere doğru ilerlediğini açıkça ortaya koyduğunda, Lukashenko sonuçları tahrif ederek oyların %80’ini aldığını ilan etti. Bu da aylarca süren büyük protestolara sebep oldu.
Lukaşenko rejimi, seçim sonrası gösterilere terör ve kitlesel tutuklamalarla karşılık verdi, bu da daha büyük protestolara yol açtı. Seçimden birkaç gün sonra, işçiler, kamu medyası, doktorlar, öğrenciler, emekliler ve diğer pek çok kişinin güvenlik güçlerinin karşısına dikilmesiyle Lukaşenko’nun sokaklardaki hakimiyeti zayıflamaya başladı. Tüm ülke greve gitti ancak 1994’ten beri iktidarda olan Lukaşenko, tamamen kendisine bağımlı olan sadık özel kuvvetlerin sert müdahaleleriyle canını dişine takarak ayakta kaldı.
Bununla birlikte, Belarusluların Ağustos 2020’den önce sergiledikleri pasifliğe geri dönmeyecekleri o zamandan beri anlaşılmıştıu. Siyasi suçlamalarla Belarus cezaevinde 11 yıl hapis cezasını çeken Belaruslu muhalefet lideri Maria Kalesnikava, 2022’de “Hepimiz değiştik, hem de sonsuza dek” açıklamasında bulunmuştu.
Lukaşenko hükümeti, seçimlerden önceki aylarda COVID-19 salgınına ilişkin neredeyse hiçbir devlet yardımı veya medya yayını sunmadığı için Belaruslular, hapis tehdidine rağmen bugün hala okuyup izledikleri bağımsız medyaya kitlesel bir geçiş yaptılar.
Ukrayna gibi Belarus da kültürel olarak Rusya’ya epey yabancı. Bu nedenle Belaruslular, Belarus toplumunun yüzyıllar boyunca Sovyetleştirilmesine ve Ruslaştırılmasına rağmen, 2020’de sürekli protestoları ve demokrasi talepleriyle dünyayı şaşkına çevirmeyi başarmışlardı. Belaruslular modern, demokratik, liberal bir toplumda yaşıyormuş gibi davrandılar.
Bu geniş tabanlı muhalefet hareketini, kendinden uzak tutmak isteyen Lukaşenko pek çok grubu baskılarıyla yıldırmaya çalıştı. Ülkede 1.000’den fazla siyasi mahkum, on yıldan fazla hapis cezasına çarptırıldı ve 1.500 kişi de Rus ordusunu engellemek için demiryollarını sabote etmek de dahil olmak üzere Ukrayna’daki savaşı protesto ettikleri için hapse atıldı.
Örneğin, 2022 yılında mahkeme salonundan çıkarılırken, o zamanlar 28 yaşında olan Belsat muhabiri Katsiaryna Andreyeuna kocasına “Soljenitsin’den daha uzun bir ceza aldım” dedi. Ünlü Rus muhalif Sovyetler tarafından sekiz yıla mahkum edilirken, Andreyeuna sekiz yıl, üç aya mahkum edilmişti. Belarusluları Ukraynalılarla kıyaslamak ve aynı türden bir direniş beklemek haksızlık olur. Belaruslular, Ukraynalıların işgalden önce sahip olduğu gibi parlamentoda ya da yerel yönetimlerde muhalif üyelere sahip değil.
Polonyalılar da Aralık 1981’de sıkıyönetimin uygulanmasını barışçıl bir şekilde protesto ettiler, çünkü seslerini duyurabilmelerinin tek yolu buydu. Polonya Dayanışma Sendikası 16 aylık faaliyetinin ardından yok olsa da efsanevi varlığını sürdürmeyi başardı. Savaşın başlamasından bu yana bir milyon insan Polonya’yı terk etmiş olabilir, ancak geri kalanlar sokaklara nasıl çıkılacağını hala unutmuş değiller. Polonya’nın deneyimi Belarus’u nelerin beklediğine dair bir ön izleme sunuyor. Polonyalılar 1989’da, Kremlin’deki belirsizlik anından faydalandılar bağımsızlık elde ettiler. Ukrayna ise Sovyetler Birliği’nin çöktüğü 1991’de bu şansı yakalayabildi.
Rusya’nın Ukrayna’daki savaşı yakında Belarus için de benzer bir fırsat sunabilir. Belarus toplumu 2020’den bu yana değerlerini ifade etti, uzun vadeli direnişi öğrendi ve yurtdışı merkezli özgür bir medya yarattı. Ve şimdi, belki de ilk kez, Belaruslu muhalifler ellerine silah alıp Ukrayna’da Putin’e karşı mücadeleye katılıyor, cesaretleri ve savaş alanındaki başarılarıyla ünleniyorlar.
Ülkedeki tüm siyasi güçler bir anlaşmaya vardı ve Tsikhanouskaya başkanlığında bir sürgündeki Belarus hükümeti kuruldu. Pavel Latushka başkanlığındaki Ulusal Krizle Mücadele Yönetimi, eski üniformalı askerlerden oluşan Varşova merkezli BYPOL inisiyatifi, Siber Partizanları da içeren Muhalefet İnisiyatifi ve Ukrayna’da savaşan Pahonia alayını içeriyor. Protestolar sırasında oluşturulan ve Nobel Ödülü sahibi Sviatlana Aleksievich’in de yer aldığı Koordinasyon Konseyi, parlamentonun yerine geçecek bir yapıya dönüştürülecek tarzda yapılandırıldı.
Sürgündeki hükümetin ilk fırsatta Lukaşenko’ya karşı ayaklanmaya hazır olduğu söyleniyor. Güç kullanmak zorunda kalmaları ihtimaline karşı kendi silahlı güçlerini oluşturmaları da öncesine göre belirgin bir değişiklik olarak yorumlanıyor. Yakın zamana kadar Belaruslu askerler ve hükümet yetkilileri yegane güç odağıydı ama artık bir alternatifleri var. Ancak şimdi Minsk’teki hükümet ile 2020’de halkın seçtiği Tsikhanouskaya hükümeti arasında bir seçim yapmak durumundalar. Bu seçim fırsat doğduğunda, yani Rusya’nın Ukrayna’da yaşadığı aşağılanma Kremlin’i kaosa sürüklediğinde ortaya çıkacak gibi duruyor.