Şefaat ya Resulallah!
Bu dua ve istek her mümin yürekte yer alan bir cümledir.
Allah Resulü’nün (sav) şefaatini ummak amacıyla dillerden zaman zaman dökülür.
Ve bu yüzden de şefaat etme hakkı verileceğinden dolayı, Efendimiz’e (sav) pek çok isim verilmiştir.
eş-Şâfi: İnsanlığa şifa veren peygamber.
Şâfi’: Şefaat eden.
Sâhibü’ş-Şefaati’l-Kübra: Ahirette büyük şefaat sahibi.
el-Müşeffi’: Şefaat eden.
el-Meşfû’: Şefaati kabul edilmiş peygamber.
Şefîa’l Müznibîn: Günahkârların şefaatçisi.
Şefaat Nedir?
Yardım isteme, rica etme, aracı olma, birinin önüne düşüp işinin görülmesi için yardım etme anlamına gelen şefaat, terim olarak; “kıyamet günü Allah’ın izin vermesiyle, başta peygamberler olmak üzere, Rabb’imizin müsaade ettiği kimselerin bağışlanmaları ve ilahî rahmete nail olmaları için yaptığı duadır.”
Günahkâr müminlere şefaat olacağı konusunda ehl-i sünnet icma (görüş birliği) üzeredir. Ancak mümin olanlar bundan faydalanabileceklerdir. Günahkâr olan şahısların şefaatten yararlanabilmesi için onun, günahlarına tövbe etmiş olması gerekir. Rabbine yapmış olduğu isyanından rahatsızlık duymayan, pişmanlık duymayan, o hâlde ölen bir kimse için şefaat mümkün olmaz.
Kıyamette ilk şefaat edecek olan Hz. Muhammed’dir. Her peygamber de kendi ümmetine, Allah’ın dilediği çerçevede şefaat edecektir.
Kıyamet’te şefaatin olması Allah’ın iznine bağlıdır. O; zaten her şeyin hâkimidir. Yegâne hüküm sahibidir. O’nun izni olmadan bir yaprak kımıldamadığı gibi, Ahirette de peygamberler bile hesabın şiddetinden büyük kaygı ve endişe içinde olacaklardır. Onlar bile, Allah’ın sevgili kulları olmalarına rağmen, o ortamda kendileri ve ümmetleri adına bir korku yaşayacaklardır.
Kur’an-ı Kerim; şefaatin Allah’ın iznine bağlı olduğunu açıkça belirtir: “O gün Rahman’ın izin verip sözünden hoşlandığı kimseden başkasının şefaati fayda vermez.” (Taha Suresi, 20/109, 19/87) “O’nun izni olmadan hiç kimse şefaat edemez.” (Yunus Suresi, 10/3, Sebe Suresi, 34/23, Enbiya Suresi, 21/28)
Allah Resulü Hz. Muhammed’in pek çok hadisinde, şefaatin var olduğu, gerçekleşeceği belirtilmektedir. Zaten Rabbimizin dilemesiyle bazı insanlara bir şefaat hakkı tanınacaksa bunun en başta Sevgili Efendimize tanınması da beklenen ilahî bir rahmettir. Şu hadisler yeterli bilgi vermektedir:
“Ben kıyamet gününde âdemoğlunun efendisiyim. Kendisinden ötürü kabri ilk yarılan (açılan) ve ilk şefaat isteyen ve kendisine ilk şefaat hakkı verilen olacağım.” (Sahih-i Müslim, K. Fedâil, Davudoğlu Şerhi, c. 10, s. 43, H. N. 3)
“Şefaatim, ümmetimden büyük günah işleyenleredir.” (Tirmizi, Ebu Davut, İbn-i Mace, Kütübü Sitte, c. 13, H. N. 4521)
“Bana beş şey verilmiştir… Ve bana şefaat etme yetkisi verilmiştir.” (Buhari, Müslim, Nesai, K. Sitte, c. 12, H. N. 4349)
“Her peygamberin kabul olunan bir duası vardır. Her peygamber duayı yapmada acele davrandı, ben ise bu duamı kıyamet gününde şefaat olarak kullanmak üzere sakladım, ona inşallah ümmetimden şirk koşmadan ölenler nail olacaklardır.” (Buhari, Müslim, Muvatta, Tirmizi, K. Sitte, c. 14, H. N. 5089)
Bu hadisler şefaatin Allah tarafından kabul edildiğini ve peygamberimizin bu hakkını ahirette kullanacağını belirtmektedir. Allah Resulü’nün yapacağı bu şefaate “Şefaatı Uzma” “Şefaatı Kübra” da denir.
Hz. Muhammed’in ve diğer şefaat edicilerin şefaatiyle kimilerinin hesabı kolay olur, kimilerinin cehennemden çıkışı hızlanır, kimilerinin ise cennetteki mertebeleri yükselir.
Cenab-ı Allah; izin verdiği kimselerin, yine izin verdiği kimselere şefaat etme imkânı tanımaktadır.
Müşriklere şefaat yoktur. “Rablerinin huzurunda toplanacaklarından korkanları onunla (Kur’an’la) uyar. Onlar için Rablerinden başka ne bir dost ne de bir şefaatçi vardır. Belki sakınırlar.” (En’âm Suresi, 6/51, Yunus Suresi, 10/18)
Münafıklara da şefaat yoktur. (Münafikûn Suresi, 63/6) Bu manada Hz. Muhammed’in bir rivayette annesi diğer bir rivayette amcası Ebu Talip’in, Hz. Lut’un, kâfir olan oğlunun ve kavminin, Hz. İbrahim’in babasının affedilmesi ve bağışlanması için yaptığı dua, aracılık kabul görmemiştir.
Kul hakkına da şefaat yoktur. Ahirette kul hakkını Rabb’imiz bile bağışlamıyor. Peygamber (as), biz ümmetini bu konuda çok tatlı bir benzetme ile uyarıyor: “Sizden sakın birinizi Kıyamet Gününde, ensesinde meleyen bir koyun, ensesinde kişneyen bir at olduğu hâlde, ‘Ya Resulallah, bana yardım et!’ derken bulmayayım. Ve ben de ‘Senin için hiçbir şey yapabilecek değilim, ben sana tebliğ ettim’ demeyeyim.” (Buhari, Müslim, Müsned)
Allah’ın rahmeti sonucu, ümmetine şefaat etme izni verilecek olan Efendimiz (sav)’e sonsuz salât ve selam olsun.